13 Şubat 2015 Cuma

REFAH ADASI SİNGAPUR



Çok sevdiğim bir şehirden evime dönerken, uçak boyunca düşündüğüm şey sevdiklerime orada yaşadığım keşfetme duygusunu hangi kelimelerle aktarabileceğim oluyor. Bunun ne kadar zor olduğunu sayısız defa deneyimleyen biri olarak, bana ‘buraya bir kez daha gelmeliyim’ cümlesini içten bir şekilde söyleten Singapur deneyimimi sizlere aktarmak istiyorum.




Singapur’u ilk olarak ünlü havalimanı Changi’dan anlatarak başlamak gerek. İstanbul’dan hareketle Türk Hava Yollarıyla gerçekleştirilen 11 saatlik uzun, ama bol ikramlı ve keyifli bir uçuşun ardından mükemmel bir Singapur manzarası ile Changi havalimanına iniyoruz. Singapur’un dünya çapında ün kazanmış ticari ve turistik bir nokta olmasına paralel olarak, Asya ve Okyanusya ülkelerine geçiş amacıyla bir aktarma merkezi görevi gören Changi Uluslararası Havalimanı tam anlamıyla havalimanı sevenler için bir cennet. İlk olarak gerçekten çok temiz olduğunu söylemeliyim. Bunun yanı sıra, uçuşları arasında uzun bekleme süresi olan transit yolcuların zaman geçirebilmesi için ayrıntılarla donatılmış bu havalimanında dilediğiniz gibi alışveriş yapabilir, Uzakdoğu yemeklerini tadabilir, havalimanı içerisinde yer alan birbirinden farklı bahçelerde soluklanabilirsiniz (Kelebek Bahçesi, Kaktüs Bahçesi, Orkide Bahçesi ve diğerleri). Havalimanından dışarıya adımınızı atar atmaz son derece nemli bir hava tüm bedeninizi sarıyor. İlk başta katlanılmaz gibi gelse de, Singapur’un güzelliğinden olsa gerek bu çok da hissetmediğiniz bir ayrıntı olarak kalıyor.




Singapur’da oteller bir hayli pahalı olduğundan, şehir merkezinde olmasını göz önünde bulundurarak seçtiğim üç yıldızlı Jayleen 1918 Otel’de Booking.com aracılığıyla rezervasyonumu Türkiye’deyken yaptırmıştım. Özel bir transferle Boat Quay bölgesindeki otelim için yola çıkıyorum. Belirtmek gerek ki Changi Uluslararası Havalimanı şehir merkezine çok uzak değil (dönüşte taksiyle Boat Quay bölgesinden havalimanına 30 Singapur Doları vererek gittim.) Otel odam küçük ama odaları temiz. (Bu otelde rezervasyon yaptıracaklar için tavsiyem pencereli bir oda istemeleri). Bununla birlikte otelde (özellikle asansörde) ağır bir Uzakdoğu yemeği kokusu var ve rahatsız edici olabiliyor; ama otelin terasına çıktığınız an gördüğünüz manzara bütün bu negatiflikleri unutturuyor.




Eşyalarımı odaya atar atmaz hemen Boat Quay bölgesinde nehrin yanında yer alan Domus Cafe adlı bir restorana oturup, yüksek Singapur binaları ile çevrili bu bölgenin tadını çıkarıyorum. Fiyatları görece pahalı olan bu bölgede 50’lik biraya ve deniz ürünlü noodle’a 30 Singapur Doları bir ücret ödüyorum. Ardından uzun uçuşun yorgunluğuyla tekrar otelime dönerek güzel bir uyku çekiyorum.





Ertesi gün toplantım saat 18:00’da bittiğinden, otelime döner dönmez üstüme pratik bir şeyler geçirip Singapur’un meşhur China Town bölgesine kendimi atıyorum. Bu bölge otelime yürüyerek 10 dakika sürüyor. Yürüyüş yolum ise oldukça büyülü yüksek Singapur binaları, dev alışveriş merkezleri ve Singapurlu gençler ve turistlerle kaplı. China Town’a yaklaştığınızı zaten artan yemek kokuları, ışıltılar ve kalabalıktan anlıyorsunuz.



China Town mutlaka görülmesi gerekli bir bölge. Her yer Çin menşeli eşyalar satan küçük dükkanlar ve Çin lokantalarıyla dolu. Burada sevdiklerinize birçok farklı seçenekte çok ucuz hediyeler alabilirsiniz (örneğin on adet anahtarlık veya beş adet magnet 3 Singapur Doları civarında). Saat 22:00'a civarına kadar genelde her yer açık.



Benim asıl ilgimi çeken ise China Town’un sonunda yer alan Sri Mariamman Temple. Farklı kültürlere ilginiz varsa, girişinde kast sistemini olanca açıklığıyla sergileyen bu büyüleyici Hindu tapınağını mutlaka ziyaret etmeniz gerekiyor, şanslıysanız bir Hindu ayinine de denk gelebilirsiniz.



Ertesi gün yine aynı saatte toplantıdan çıktığım için, yolda zaman kaybetmeden gidebileceğim bir yer seçiyorum. Bu da Singapur denilince ilk akla gelen eğlence merkezi Clarke Quay oluyor. Buraya gitmeden önce karnımı 3 Singapur Dolarına aldığım nefis sushi ile doyuruyorum.
Clarke Quay birçok farklı restoran, kafe, pub ve barla bir bütünlük oluşturan ve nehir kıyısında yer alan eğlence merkezi. İnsanının içini kıpır kıpır eden bu merkezde arkadaşlarınızla hoşça vakit geçirebileceğiniz gibi, tek başınıza da rahatsız edilmeden oturup şehrin tadını çıkarabilirsiniz.



Son günüm ise tamamen bana ait. Bugün için planlarım sabah erkenden kalkıp China Town bölgesinde yer alan Buddha Tooth Relic Temple’a, ardından Orkide Caddesine, sonrasında Hint mahallesine gitmek. Singapur’da metro ağı çok gelişmiş olduğu için bir yerden diğerine gitmek çok kolay. Malum Orkide Caddesi Singapur’un en öne çıkan caddelerinden biri.  Saat 09:30’da otelden çıkıp yürüyerek Buddha Tooth Relic Temple’a gidiyorum. Budist kültüre olan ilgimin etkisiyle burada geçirdiğim zaman su gibi akıp geçiyor. Çok etkileyici bulduğum tapınakta şansıma bir de Budist ayinine denk geliyorum. Bana göre burası mutlaka görülmesi gereken bir yer.




Ardından, günün ikinci durağı olan Orkide Caddesi’ne 10 dakikalık bir metro yolculuğuyla ulaşıyorum. Adımınızı atar atmaz dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Singapur’un büyüsü sizi içine çekiyor. Cadde boyunca sayısız alışveriş merkezi ve lüks markaların kendi mağazaları yan yana sıralanmış durumda. Bununla birlikte caddeden sola sağa doğru sapan ara sokaklarda da alışveriş merkezleri var ve çok uygun fiyatlarda elbiseler bulabiliyorsunuz.

Saatlerimi bu Cadde’de geçirdikten sonra, metroya binip Hint mahallesine gidiyorum. Orkide Caddesi’nden sonra gidilen bu köri soslu büyük mahalle gerçekten Singapur’un birbirinden farklı kültürleri harmanlayan ne kadar eşsiz bir yer olduğunu size hissettiriyor.


Küçük dükkânları ile  Little India mutlaka görülmesi gereken bir yer. Yine burada büyük bir Hindu tapınağı var. Bir de Mustafa’s Centre adlı bir alışveriş merkezi var ki içinde ne ararsınız bulmak mümkün. 







Geriye çok az vaktim kaldığı için metroya atlayıp,  güzel bir akşam yemeği için Marina Bay’e gidiyorum. Marina Bay dünyada bilinen Marina Bay Sands oteli ve ülkenin simgesi, başı aslan, gövdesi balık olan Merlion heykelini, sayısız kafe ve alışveriş merkezini barındıran eşsiz güzellikte bir koy. Dikkatimi çeken en önemli şeylerden biri ise bir yandan Marina Bay boyunca spor yapan, diğer yanda ise şık giyimleriyle iş çıkışı rahatlamaya gelen Singapurlular oluyor.








Singapur insanın hayatında görmesi gerekli bir yer diye geçiyorum içimden ve buraya tekrar geleceğime dair Singapur'a söz veriyorum...
B.Ö.

0 yorum:

Yorum Gönder