Çok sevdiğim bir şehirden evime
dönerken, uçak boyunca düşündüğüm şey sevdiklerime orada yaşadığım keşfetme
duygusunu hangi kelimelerle aktarabileceğim oluyor. Bunun ne kadar zor olduğunu
sayısız defa deneyimleyen biri olarak, bana ‘buraya bir kez daha gelmeliyim’
cümlesini içten bir şekilde söyleten Singapur deneyimimi sizlere aktarmak
istiyorum.
Singapur’u ilk olarak ünlü havalimanı
Changi’dan anlatarak başlamak gerek. İstanbul’dan hareketle Türk Hava Yollarıyla
gerçekleştirilen 11 saatlik uzun, ama bol ikramlı ve keyifli bir uçuşun
ardından mükemmel bir Singapur manzarası ile Changi havalimanına iniyoruz. Singapur’un
dünya çapında ün kazanmış ticari ve turistik bir nokta olmasına paralel olarak,
Asya ve Okyanusya ülkelerine geçiş amacıyla bir aktarma merkezi görevi gören
Changi Uluslararası Havalimanı tam anlamıyla havalimanı sevenler için bir
cennet. İlk olarak gerçekten çok temiz olduğunu söylemeliyim. Bunun yanı sıra,
uçuşları arasında uzun bekleme süresi olan transit yolcuların zaman
geçirebilmesi için ayrıntılarla donatılmış bu havalimanında dilediğiniz gibi
alışveriş yapabilir, Uzakdoğu yemeklerini tadabilir, havalimanı içerisinde yer
alan birbirinden farklı bahçelerde soluklanabilirsiniz (Kelebek Bahçesi, Kaktüs
Bahçesi, Orkide Bahçesi ve diğerleri). Havalimanından dışarıya adımınızı atar
atmaz son derece nemli bir hava tüm bedeninizi sarıyor. İlk başta katlanılmaz
gibi gelse de, Singapur’un güzelliğinden olsa gerek bu çok da hissetmediğiniz
bir ayrıntı olarak kalıyor.
Singapur’da oteller bir hayli
pahalı olduğundan, şehir merkezinde olmasını göz önünde bulundurarak seçtiğim üç
yıldızlı Jayleen 1918 Otel’de Booking.com aracılığıyla rezervasyonumu Türkiye’deyken
yaptırmıştım. Özel bir transferle Boat Quay bölgesindeki otelim için yola
çıkıyorum. Belirtmek gerek ki Changi Uluslararası Havalimanı şehir merkezine
çok uzak değil (dönüşte taksiyle Boat Quay bölgesinden havalimanına 30 Singapur
Doları vererek gittim.) Otel odam küçük ama odaları temiz. (Bu otelde
rezervasyon yaptıracaklar için tavsiyem pencereli bir oda istemeleri). Bununla
birlikte otelde (özellikle asansörde) ağır bir Uzakdoğu yemeği kokusu var ve
rahatsız edici olabiliyor; ama otelin terasına çıktığınız an gördüğünüz manzara
bütün bu negatiflikleri unutturuyor.
Eşyalarımı odaya atar atmaz hemen
Boat Quay bölgesinde nehrin yanında yer alan Domus Cafe adlı bir restorana
oturup, yüksek Singapur binaları ile çevrili bu bölgenin tadını çıkarıyorum. Fiyatları
görece pahalı olan bu bölgede 50’lik biraya ve deniz ürünlü noodle’a 30
Singapur Doları bir ücret ödüyorum. Ardından uzun uçuşun yorgunluğuyla tekrar
otelime dönerek güzel bir uyku çekiyorum.
Ertesi gün toplantım saat 18:00’da
bittiğinden, otelime döner dönmez üstüme pratik bir şeyler geçirip Singapur’un
meşhur China Town bölgesine kendimi atıyorum. Bu bölge otelime yürüyerek 10
dakika sürüyor. Yürüyüş yolum ise oldukça büyülü yüksek Singapur binaları, dev alışveriş
merkezleri ve Singapurlu gençler ve turistlerle kaplı. China Town’a
yaklaştığınızı zaten artan yemek kokuları, ışıltılar ve kalabalıktan
anlıyorsunuz.
China Town mutlaka görülmesi gerekli bir bölge. Her yer Çin
menşeli eşyalar satan küçük dükkanlar ve Çin lokantalarıyla dolu. Burada
sevdiklerinize birçok farklı seçenekte çok ucuz hediyeler alabilirsiniz
(örneğin on adet anahtarlık veya beş adet magnet 3 Singapur Doları civarında).
Saat 22:00'a civarına kadar genelde her yer açık.
Benim asıl ilgimi çeken ise China
Town’un sonunda yer alan Sri Mariamman Temple. Farklı kültürlere ilginiz varsa,
girişinde kast sistemini olanca açıklığıyla sergileyen bu büyüleyici Hindu
tapınağını mutlaka ziyaret etmeniz gerekiyor, şanslıysanız bir Hindu ayinine de
denk gelebilirsiniz.
Ertesi gün yine aynı saatte
toplantıdan çıktığım için, yolda zaman kaybetmeden gidebileceğim bir yer seçiyorum. Bu
da Singapur denilince ilk akla gelen eğlence merkezi Clarke Quay oluyor. Buraya gitmeden önce karnımı 3 Singapur Dolarına aldığım nefis sushi ile doyuruyorum.
Clarke
Quay birçok farklı restoran, kafe, pub ve barla bir bütünlük oluşturan ve nehir
kıyısında yer alan eğlence merkezi. İnsanının içini kıpır kıpır eden bu merkezde
arkadaşlarınızla hoşça vakit geçirebileceğiniz gibi, tek başınıza da rahatsız
edilmeden oturup şehrin tadını çıkarabilirsiniz.
Son günüm ise tamamen bana ait.
Bugün için planlarım sabah erkenden kalkıp China Town bölgesinde yer alan Buddha Tooth
Relic Temple’a, ardından Orkide Caddesine, sonrasında Hint
mahallesine gitmek. Singapur’da metro ağı çok gelişmiş olduğu için bir yerden diğerine
gitmek çok kolay. Malum Orkide Caddesi Singapur’un en öne çıkan caddelerinden
biri. Saat 09:30’da otelden çıkıp
yürüyerek Buddha Tooth
Relic Temple’a gidiyorum. Budist kültüre olan ilgimin etkisiyle burada
geçirdiğim zaman su gibi akıp geçiyor. Çok etkileyici bulduğum tapınakta
şansıma bir de Budist ayinine denk geliyorum. Bana göre burası mutlaka görülmesi
gereken bir yer.
Ardından, günün ikinci durağı
olan Orkide Caddesi’ne 10 dakikalık bir metro yolculuğuyla ulaşıyorum. Adımınızı
atar atmaz dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Singapur’un büyüsü sizi
içine çekiyor. Cadde boyunca sayısız alışveriş merkezi ve lüks markaların kendi
mağazaları yan yana sıralanmış durumda. Bununla birlikte caddeden sola sağa
doğru sapan ara sokaklarda da alışveriş merkezleri var ve çok uygun fiyatlarda
elbiseler bulabiliyorsunuz.
Saatlerimi bu Cadde’de
geçirdikten sonra, metroya binip Hint mahallesine gidiyorum. Orkide Caddesi’nden
sonra gidilen bu köri soslu büyük mahalle gerçekten Singapur’un birbirinden
farklı kültürleri harmanlayan ne kadar eşsiz bir yer olduğunu size
hissettiriyor.
Küçük dükkânları ile Little India mutlaka görülmesi gereken bir yer. Yine burada büyük bir Hindu tapınağı var. Bir de Mustafa’s Centre adlı bir alışveriş merkezi var ki içinde ne ararsınız bulmak mümkün.
Geriye çok az vaktim kaldığı için
metroya atlayıp, güzel bir akşam yemeği
için Marina Bay’e gidiyorum. Marina Bay dünyada bilinen Marina Bay Sands oteli ve
ülkenin simgesi, başı aslan,
gövdesi balık olan Merlion heykelini,
sayısız kafe ve alışveriş merkezini barındıran eşsiz güzellikte bir koy.
Dikkatimi çeken en önemli şeylerden biri ise bir yandan Marina Bay boyunca spor
yapan, diğer yanda ise şık giyimleriyle iş çıkışı rahatlamaya gelen Singapurlular
oluyor.
Singapur insanın hayatında görmesi gerekli bir yer diye
geçiyorum içimden ve buraya tekrar geleceğime dair Singapur'a söz veriyorum...
B.Ö.
0 yorum:
Yorum Gönder