13 Şubat 2015 Cuma

ASYA'NIN İNCİSİ HONG KONG


Bir iş seyahati sebebiyle, Ağustos ayında, Asya'nın incisi Hong Kong'taydım. Uzun ama konforlu bir THY uçuşunun ardından vardım Hong Kong'a, İstanbul'dan 10 saat sürüyor yolculuk, dönüş ise 11 saat. 


İşten arta kalan vakitlerimde ülkeyi keşfetmek için yeterli zamanın oldu. Sıcak nemli bir iklime sahip olan bu bölge aslında özerk bir yapıda, iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise Çin’e bağlı diyebiliriz. Ancak, 135 yıllık İngiliz hâkimiyeti adayı iki kimlikli kılıyor. Resmi dil Çince ve İngilizce, plakalar da bile bu durum gözleniyor, hem Çince hem İngilizce.


Havalimanından şehre doğru ilerlerken karşımızdaki manzara şu şekilde….





Hong Kong temel olarak dört ana bölgeden oluşuyor, bu bölgeler arasındaki geçişler genelde kanallar ve köprüler aracılığı ile oluyor, o sebeple araç kiralamak istendiğinde her kanal ve köprü kullanımının bir maliyeti olduğu hesaba katılmalı. Bu bölgelerin en turistik olanı ise Hong Kong adası ile Kowloon yarımadası.

Hong Kong dikine genişlemiş bir yapıda, başınızı nereye çevirseniz, gökdelenler karşılıyor sizi. Az metrekareli, yüksek fiyatlı evler ile mekan yetersizliğinden pencere pervazlarına çamaşırlar asılmış gökdelen camları eşlik ediyor yol boyunca bize. Evlerin küçük olmasının mutfaktan vazgeçmek anlamına gelebildiği, dolayısıyla dışarıda yemek kültürünün çok yaygın olduğu anlatılıyor rehberimiz tarafından.




Hong Kong'da iyi bir konumda  yer alan oldukça şık ve güzel otelimize yerleştikten sonra şehri keşfetmeye başladık.  Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, otelin inanılmaz güzel bir roofu var, burada bir kadeh şarabınızı içerken şehri izlemek keyifli olacaktır :)



İlk durağımız Hong Kong'da mutlaka görülmesi gereken "The Peak" tepesi.  Gece ve gündüz vakitlerinde birbirinden güzel manzaralar sunan bu tepeyi, akşam saatlerinde görmeyi seçtik, tramvay ile ulaşılabilen bu noktada ilk önce yoğun bir sis bulutu karşıladı bizi, sisin dağılması ile birlikte, ışıl ışıl  olağanüstü büyüleyici bir Hong Kong manzarası karşımızdaydı.





Asya Pasifik ülkelerinin ortak özelliklerinden sayılabilecek, lezzetli ve tropik meyvelere Hong Kong'ta da rastlamak mümkün. Özelikle tavsiye edeceğim iki meyveyi denemeden gelmeyin: Dragon Fruit ve Longan.




Hong Kong Asya'nın en gelişmiş limanı, serbest bölge olduğundan ticaret ve sanayi çok gelişmiş durumda, her türlü malın ve hizmetin pazarlandığı bir coğrafya burası, dolayısıyla gözle görülür bir refah düzeyi hakim bölgeye. Ancak, kapitalizmin çarklarının da teklemeden işlediğini söylemeden geçemeyeceğim.

Biz kültürel kısmına devam edelim gezimizin. Hong Kong'a gidince mutlaka yapılması gereken bir diğer aktivite ise, her akşam saat sekiz sularında başlayan ve Victoria Limanından izlenebilen "Işıkların Senfonisi" adlı müzik ve ışık gösterisi. Tsim Sha Tsui Saat Kulesi'nden en iyi manzarayı sunan bu gösteri 15-20 dakika sürüyor ve turistlerin ilgi odağı. Her köşede fotoğraf ve video çekiliyor.



Seyahatin son gününde, gece yarısında gerçekleşecek uçuşa kadar serbesttim ve Hong Kong'u daha iyi tanıma fırsatım oldu. Hong Kong'da nüfusun çoğunluğu Budist, dolayısıyla bir Budist tapınağı görmeden bu kenti anlamak mümkün değil. Bu sebeple, Hong Kong'un en güzide bölgelerinden olan "Big Buddha"ya doğru yola koyuldum. Burası şehrin merkezinin biraz dışında. Bir tepenin üzerinde yer alan Big Buddha'ya ulaşmak için 25-30 dakika süren nefes kesici bir teleferik yolcuğu yapmak gerekiyor. Hat 5.7 kilometre. Yukarı çıkmak için tabanı camdan yapılan bir teleferik seçiyorum, biraz fiyat farkı var diğerine göre ama yol boyunca tanık olduğum manzaralar bu farka fazlasıyla değer. Bir kere yemyeşil bir bitki örtüsü yer alıyor altımda, inceden inceye akan bir nehir ve bir küçük şelale... Big Buddha'ya yürüyerek ulaşmak isteyen Budist rahipler de düşünülmüş, ağaçların arasından kimi zaman kıvrım kıvrım, kimi zaman merdivenlerle ilerleyen bir patika da var. 12 yılda inşa edilen bu heykel, en büyük oturan Buddha heykeli olma özelliğini taşıyor. Buranın oldukça huzurlu ve dingin bir yer olduğunu söyleyebilirim. Fazlasıyla turistik olmasına rağmen, bu özelliğini yitirmemesi çok hoş.

Big Buddha












Big Buddha'yı keşfettikten sonra şehir merkezine geri dönüyorum, Hong Kong bir alışveriş cenneti, dünyaca ünlü markaların birden fazla mağazası var bu şehirde, alışveriş merkezleri de oldukça fazla, bu lüks tüketiminin yanında kent pazarları da meşhur "Ladies Market" adı verilen bu yerlerde özellikle dikkat edilmesi gereken şey "pazarlık yapmak" :)  Hong Kong'a gitmeden incelediğim bloglarda bu konuda pek çok uyarı okumuştum ama kendi deneyiminiz gibi olmuyor tabi. Şöyle söyleyebilirim, pazarlık sonucu 3'te bir fiyat ödeyerek alışverişinizi tamamlayabilirsiniz. Bu pazarlarda, kıyafetten, elektronik eşyaya, markaların taklit ürünlerinden ayakkabı, çantaya kadar her şeyi bulmak mümkün.

Hediyelik eşya alışverişinizi de buradan ya da Big Buddha'dan inerken yol üzerinde yer alan küçük dükkanlardan yapabilirsiniz.


Ladies Market
Hong Kong'tan ayrılırken, güzel duygular içindeyim, burayı dünyanın mutlaka görülmesi gereken yerleri listenize gönül rahatlığı ile ekleyebilirsiniz.
 

G.
 



0 yorum:

Yorum Gönder