Toplantımın Bled’de olacağını öğrendiğimde “Orası da
neresi?” diye düşünmüştüm ama internetten biraz araştırınca büyüleyici bir yer
olacağına seyahatim öncesinde ikna olmuştum. Ziyaretimin üzerinden iki yıl geçmesine
rağmen hala büyüsünde kaldığım bu minik ama bir o kadar da masalsı kasabayı
tanıtmak ise ayrı bir heyecan verici..
Bled, Slovenya sınırları içerisinde bulunuyor ve
başkent Ljubljana’ya yaklaşık 60 km uzaklıkta. Kasaba, kendi adıyla anılan büyüleyici
gölü ile ünlü. Gölün etrafını saran kocaman dağlar, gölün ortasında yer alan
St. Martin Kilisesi ve göle tepeden bakan Bled Şatosu ilk akla gelen turistik
yerlerden..
Ziyaretimi Haziran ayında
gerçekleştirmiştim ve şansımdan hava oldukça güzeldi. THY ile Ankara’dan
İstanbul aktarmalı olarak Ljubljana havaalanına yaptığım rahat bir uçuşun
ardından, otelim olan Hotel Jelovica Bled’e yerleştim. İlk yaptığım iş, spor
kıyafetlerimi giyip gölün etrafını bir kere turlamaya girişmek oldu. Ancak,
görüldüğü gibi kısa olmadığını gölün yarısına geldiğimde anladım ve artık çok
geçti J Karanlığa kalmış olsam da muhteşem ateşböceklerinin eşliğinde
yürüyüşümü bitirdiğimde yürüdüğüm mesafenin 8 kilometreden fazla olduğu
gerçeğini öğrendim. Ziyaretimin son gününde ise adanın etrafını bir kez de
kiraladığım bisikletle dolandım.
Bled’e geldiyseniz yapmanız gereken şeylerden ilki,
gölün ortasında bulunan kiliseye gitmektir. Bunu ise Pletna adı verilen
geleneksel botlarla yapabilirsiniz. Gölü kirletmemek adına, belediye tarafından
gölde motorlu taşıt kullanılmasının yasaklandığı ve yalnızca kano, kürekli
tekne ve kayıklarla göl içerisinde dolaşıldığı bilgisini edindim.
Göl içerisinde bulunan adanın üzerine inşa edilmiş
olan kiliseye çıkış için 99 basamak olduğu söyleniyor. Yerel bir geleneğe göre
yeni evlenen çiftler buraya geliyor ve damat gelini bu merdivenlerin sonuna
kadar kucağında taşımayı başarırsa iyi bir evliliğe adım attıkları düşünülüyor.
Ben de orayı ziyaret ettiğimde bu ritüeli gerçekleştirmeye çabalayan iki çiftle
karşılaşmıştım J
Kilise ziyaretinden sonra adada yapılacak pek bir şey
yok doğrusu.. Ziyaret edilecek diğer bir yer olan Bled Şatosu hakkında
rehberimiz tarafından şatonun Osmanlı saldırılarına karşı inşa edildiği bilgisi
verildi. Şatonun panoramik manzarası ise mükemmel.. Adadan Şato’nun görüntüsü
şu şekilde:
Şato’ya ya arabayla erişebilirsiniz, ya da göl
kenarında düzenlenmiş olan tırmanış yolundan.. Ben tırmanış yolunu tercih ettim
ancak zorlu bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim. Şato’da çok şirin bir müze
bulunuyor, ayrıca soğuk bir şeyler içilebilecek bir kafeterya da yer alıyor.
Bled Gölü kenarında yüzülebilecek ve düzenlenmiş
alanlar bulunuyor. Ancak, göle karşı aşağıda yer alan pistte kışın kayak
yapılabildiğini öğrendiğim an buraya bir de kışın gelip ne kadar büyüleyici
olduğunu tekrar görmek istediğime ikna olmuştum.
Bled ile ilgili söyleyebileceklerim bunlar.. Eminim
gittiğinize pişman olmayacağınız bir destinasyon.. Özel günler için de bence
birebir, alın sevdiğiniz insanları yanınıza ve kendinizi gölün büyüleyiciliğine
bırakın derim.
A.
0 yorum:
Yorum Gönder