İstanbul… İstanbul…. Onca şehir
gezdim dünyada ama hiç biri İstanbul kadar etki sahibi değil üzerimde. Ne
şiirler, şarkılar, hikayeler, romanlar yazıldı bu kente. Sayfalar dolusu
yazılsa da yine de tam anlamıyla anlatılmaz. Renklidir İstanbul, canlıdır,
hayat dolu… Yirmi dört saat uyumayan şehir derseniz abartı olmaz mesela, ya da
her gün başka bir mekana gitseniz, başka bir aktivite yapsanız yine de tekrara
düşmezsiniz derseniz yalan olmaz.
İstanbul’un kaosundan muzdarip
şehir sakinleri tarafından bu görüşüme karşıt bir dolu argüman sıralanabilir
tabii ki. Ancak benim için İstanbul güzelliklerle ve yenliklerle doludur. Her
gidiş bir mutluluk, bir keşiftir.
Yine bir hafta sonu kaçamağı
sırasında, Karaköy’de yeni açılan “NAİF” cafeyi keşfediyorum. Karaköy yeni bir
alternatif İstanbullular için, küçük, sevimli vintage sitilinin öncüsü pek çok
cafe, restaurant ve butik var.
Naif, iki ortak tarafından
yılların hayalini hayata geçirmenin şevki ile açılmış, geleneksek lezzetleri
mutfağında başarı ile uygulayan, günlük planlanan tatlı menüsü ile
müşterilerine keyifli dakikalar yaşatan ve tamamen yerli ürünler kullanan çok
sevimli ve keyifli bir mekân. Dekorasyonunu da oldukça başarılı bulduğumu
belirtmeliyim.
Bizim Pazar
menümüz ise şu şekilde: pişi, kahvaltı salatası, omlet (patatesli ve yumurtalı)
veee tazecik tavşan kanı çaylar :) hepsi birbirinden lezzetliydi.
Bir pazar
kahvaltısı için Naif’i seçmek, kahvaltının ardından Karaköy’ün sokaklarında
gezinmek, farklı tasarımları ile öne çıkan butikleri incelemek, ya da henüz
kaldırılmamışken kaldırıma atılmış masa ve
sandalyelerde bir fincan kahve içmek keyifli ve farklı bir aktivite
olacaktır. Şiddetle tavsiye ederim. :)
G.
Hatay'ın meşhuuur tuzlu yoğurdu da denenebilir orada. Çok başarılı bir mekan!
YanıtlaSil