İşlerden
çok bunaldığımız bir hafta ne yapsak diye düşünürken hafta sonu bir geceliğine
de olsa Kapadokya’ya gidelim, değişiklik olur dedik.. O hafta sonu ise bizim
için beklediğimizden çok daha güzel bir rüya gibi geçti..
Öncelikle
Kapadokya’nın, içine başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Kayseri, Niğde ve
Aksaray’ı alan bir bölgenin genel adı olduğunu belirteyim. Biz ise vaktimiz çok
kısa olduğundan otel odaklı hareket ettik. Otelimiz Ürgüp Inn Cave Otel, butik,
her detayı düşünülmüş ve güzel mi güzel bir oteldi.. Gece bir mağarada uyumak
ise oldukça farklı bir deneyimdi. Otelin bulunduğu yer olan Mustafapaşa mevkii,
Ürgüp’e 5 km uzaklıkta bir yer ve eski adı Sinasos.
Cumartesi
öğlen 12 gibi Ankara’dan arabamızla yola çıktık.. İlk olarak otelimize
yerleştik. Ardından, hemen otele yürüyüş mesafesinde olan ve Kapadokya’nın en
büyük açık hava müzesi olarak düzenlenmesine başlanan Manastır Açık Hava
Müzesi’ne attık kendimizi ve hava kararmadan biraz peri bacası görelim dedik J Burada, Aziz Nikolas Manastırı ve Manastırın
çatısındaki manzara görülmeye değer..
Ardından
Mustafapaşa’nın merkezini gezdik ve meydandaki bir restoranda testi kebabı
yedik, tavsiye ederim çünkü baya başarılıydı. Hem yol hem gezinti hem yemek
bizi yormuştu ve mağaramıza gidip dinlenmek istiyorduk. Amaa, otele gelirken
yolda günbatımı noktası adında bir tabela görmüştük ve bir gecelik gezimizin
tek günbatımını kapalı bir ortamda geçiremezdik. İyi ki de gitmişiz ve görmüşüz
dediğim bir manzaraydı. Gerçekten tarifi imkansız ve her ne kadar fotoğrafını
paylaşsam da anlaşılmaz yaşanır tadında bir görüntüydü.
Otelimize
gidip doğrusu biraz erken uyumak için zorladık kendimizi çünkü sabahın erken
bir saatinde bizi çok başka bir macera bekliyordu. Ürgüp Balloons’tan Pazar
sabahı için balon turu ayarlamıştık. Sabah dörtte bizi araçla alacaklarını
belirttiler. Biz de garantili olsun diye iki alarmı kurduk ve sabah kalktık
servisimize bindik. Birçok bölgeden yüzlerce insanı bir toplanma bölgesine
getirmişler ve kahvaltı ikram ediyorlardı. Biz de yarı uyur yarı uyanık
kahvaltımızı yapmış ve heyecanlı bir bekleyiş içine girmiştik. Balonlar gün
doğumundan önce kalkıyor ve gün doğumuna balondayken şahit oluyorsunuz. Öyle
çok sayıda balon kalkıyor ki her sabah, gözlerimize inanamadık.. Önce
balonumuzun önüne getirildik ve balonun içindeki havanın ısıtılmasını izledik,
ardından balon sepetine bindik ve maceramız başladı. Sepette toplam 16 kişi ve
1 pilottuk, daha çok yabancı ağırlıklıydı.. Gün doğumuna mı bakacaksınız, yoksa
Kapadokya’nın tamamına mı şaşırıyorsunuz.. Zamanın o an orada durmasını
istediğimi hatırlıyorum. Balon bazen çok tepeye çıkıyor bazen de vadilerin
arasına girip neredeyse ağaçlara değebilecek mesafeye geliyor ve yavaaş yavaş
süzülüyordu. Derken güneş doğmuş ve bir saatlik rüyanın sonuna gelmiştik.
İnişimiz de problemsiz oldu çok şükür ve balon uçuşu sertifikalarımızı
pilotumuzun imzasıyla alırken şampanyalarımızı yudumluyorduk..
Otelimize
döndüğümüzde saatin 7:30 olduğuna inanamamıştım, gün içerisinde gün yaşar ya
insan bazen, işte ben onu gerçekten yaşadım. Gittik ve uykumuza devam ettik.
Uyandığımda ciddi manada rüya gördüm zannettim ama balon şirketine ilişkin stickerı
gördüğümde gerçek olduğuna inandım. Güzel bir kahvaltı esnasında Hollandalı bir
çiftle sohbete başladık ve onlarla birlikte ilk durağımız Göreme Açık Hava
Müzesi’ydi. Küçükken de geldiğim bu mekanı yavaş yavaş tekrar hatırlıyordum.
Yine tarifi imkansız manzaralara şahit olduktan sonra Zelve Açık Hava Müzesini
ziyaret ettik. Burayı da en ince ayrıntısına kadar tavaf ettikten sonra artık maalesef
Ankara yolculuğumuzun başlaması gerekiyordu.. Eve döndüğümüzde ise gezimizi
soranlara anlatacak bir kelime bulamıyorduk..
Bir
rüya nasıl tam olarak anlatılamaz ise ben de anlatmakta zorluk çektim bu
cenneti ama herkese ısrarla tavsiye ederim. Bir geceliğine de olsa uzaklaşın
Ankara’dan ve atın kendinizi bu rüyanın kollarına..
A.

0 yorum:
Yorum Gönder